Free website - Wix.com
   
  ßanned!!
  geçmişten günümüze müzik
 
Bizim Şarkılarımız Walkman’ların ilk örneklerinin Türkiye’ye yeni yeni geldiği yıllardı… O günlerde annemin “çıkart onu kulağından sağır olacaksın” diye bağırdığını ve onu duymazdan gelince de sinirlenip, ses tonunu sertleştirdiğini hatırlıyorum. Kulaklıkla müzik dinlemek ne kadar sağlıklıydı bilemem ancak, sesin iç kulağa direkt girmesinin pek de hoş bir şey olmadığı gerçek; Walkmanınızın cızır cızır sesiyle, yanınızdaki insanlara verdiğiniz rahatsızlık da cabası… Ancak işin başka bir yönü daha var. Siz “aman kulağım zarar görmesin aman kimse rahatsız olmasın” diye düşünüp walkman’i kulağınızdan çıkarttığınızda bu sefer de, minibüs ya da taksi şoförünün müzik beğenisinin mağduru oluyorsunuz. Yapacak bir şey yok, ya sinirlerinizi bozup şoförle kavga edeceksiniz ya da iyi bir mazoşist olup olaydan zevk almaya çalışacaksınız. Ben ikinciyi tercih ettim; Şoförlerimiz ne dinliyor, hangi şarkının neresinde vitese Osmanlı tokadı atıyor incelemeye başladım. Eskiden minibüslerde Orhan Gencebay, Müslüm Gürses dinlenirdi. Ancak artık daha farklı şeyler dinleniyor. Örneğin ilahiler ve Almanya’daki bilmem kim hocanın vaazlarının bangır bangır çaldığı yolculuklarım oluyor. Bazen de minibüsün içinde şoförün keyfine göre belirlenmiş bir radyodan, vaaz dinliyoruz. Hoca “Ey ahali, aman toplu taşım araçlarında bir kadının oturduğu koltuğa, kadının popo sıcaklığı soğumadan oturmayın yoksa zina yapmış olursunuz” diyor ve ben kıpkırmızı olup içimden “OHAAAA” diyorum, “Ben nasıl bir tehdit misim meğer” Oysa eskiden ne güzel şarkı türkü çalardı minibüslerde. Şarkıcı “Toprak olur, taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen kardaş olurum, MARAK ETME SEN, MARAK ETME SEN” derken şoför kendinden geçer ve vitese sağlam bir Osmanlı tokadı atardı, ben de içten içe gülerdim; günün stresini atar olayı hayretle izlemeyi sürdürürdüm. Sözün özü, bir dönem kapandı ve yeni bir devir başladı… Bu devrin, insanları farklı, kültürleri farklı, dinledikleri de farklı elbet… **************** Çocukluk Yıllarımın Kahramanları, Neredesiniz, Kalkın ve Kurtarın Bizi - *(Thick as a brick- Jethro Tull) Duvar Kadar Payidar Ne diyordum; dinlemek ayrı şey, size dinlettirilmesi ayrı şey, dinletilene katlanmak zorunda kalmaksa en fenası… Bir yerlerde okumuştum, mahkumlara işkence olarak sevmedikleri müzikler dinletiliyormuş. Dedim ya benim pek böyle bir sıkıntım olmadı çünkü sevmediğim müzikle dalga geçmek ve eğlenmek gibi bir alışkanlık geliştirdim. Ancak “Evlenilecek kızlar var eğlenilecek kızlar var”, “Çeksene elini, kırcan mı belimi”, "O Şimdi Asker, canı neler ister" gibi şarkılar o zevkimin de içine etti. Nesiyle dalga geçeyim, nasıl eğleneyim ki… Bu şarkılar bence çerezlik bile değiller. ************ Münir Özkul'un Unutulmaz Tiradı "Bak beyim.. Sana iki çift lafım var.. Koskoca adamsın.. Paran var, pulun var, herşeyin var.. Binlerce kişi çalşıyor emrinde.. Yakışır mı sana ekmekle oynamak.. Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak.. Ama nasıl yakışmaz.. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören.. Anlamıyor musun beyim?. Bu çocuklar birbirini seviyor.. Ama ben boşuna konuşuyorum.. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum.. Sen.. Büyük patron.. Milyarder.. Para babası.. Fabrikalar sahibi, Saim Bey.. Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm ben.. Yaşar Usta.. Sen benim yanımda bir hiçsin anlıyor musun, bir hiç.. Gözümde pul kadar bile değerin yok.. Ama şunu iyi bil.. Ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın.. Yıkamayacaksın.. Dağıtamayacaksın.. Mağlup edemeyeceksin bizi.. Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız.. Bizler birbirimizi seviyoruz.. Biz bir aileyiz.. Biz güzel bir aileyiz.. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun.. Dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime.. Eğer onların kılına zarar gelirse.. Ben.. Ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben.. Yaşar Usta.. Hiç düşünmeden çeker vururum seni.. Anlıyor musun.. Vururum ve dönüp arkama bakmam bile." Bazı şarkılarda sözler vasat müzik güzel oluyor, bazısında da sözler güzel müzik berbat olabiliyor ve haklı olarak bu kadar güzel bir şarkı sözüne (ya da şiire) bu kadar kötü bir müzik nasıl yazılır diye düşünüyor insan… Tabi hem sözleri hem müziği harika olan şarkılarda yapılıyor. Hem de o kadar güzel şarkılar ki, tüketim toplumu olduğumuz için, karambolda bir köşeye atılır mı diye düşünüp üzülüyor insan. Eskiden tek bir TV kanalımız vardı… Ah nasılda bilirdik o canım şarkıların, türkülerin kıymetini. Nasıl beklerdik Çarli’nin melekleri gibi dizileri ya da Hababam Sınıfı gibi filmleri. Hoooop elektrikler kesilirdi ve yemede yanında yat pozisyonunda kalıverirdik… Adile Teyze (Adile Naşit) çıkardı “Uykudan Önce”de; dürüstlüğü ve doğruluğu salık verirdi bize; Eğer bir hata yapmışsak o gün, koltuğun arkasına saklanır ve Adile Teyzenin “Figen, kuzucuğum, gel bakayım buraya, sen bugün arkadaşından izinsiz onun çikolatasından bir parça kopartıp yemisin” demesin diye dua ederdik. Kimi zaman bir film oynar ve Minur Özkul zengin ama gaddar bir patrona yönelerek haksızlığa sömürüye hırsızlık ve yağma düzenine karşı bir tirat atıverirdi, tüylerimiz diken diken olurdu. Bugün içinde yaşadığımız sömürü düzenine bakıyor ve çocukluk dönemimin efsane kahramanlarına sesleniyorum; “Gelin artık kurtarın bizi… Çocukluk yıllarımın efsane kahramanları NERDESİNİZ, NEREDESİNİZ!... Kültürel Dönüşüm Nesrin Topkapı'dan Anadolu Ateşine Dans Ya Dansöz Nesrin Topkapı; yılbaşı gelince televizyona çıkacak ve oryantal dans yapacak diye bütün bir sene beklerdik. Şimdi 15-20 dansçı birden oynuyor televizyonlarda; Tan Sağtürk, Anadolu Ateşi, Asena say say bitmiyor… Bazen aynı anda farklı figürlerle dans ediyorlar. Çok sesli müzik dinler gibi çok figürlü dans izliyoruz. İnternet ve Gericilik Gençlere yeterli cinsel eğitim verilmeyen bir ülkede, kontrolsüz yayın yapan televizyonların ve internetin toplum üzerinde yaptığı etkinin araştırılması gerek diye düşünüyorum… Sanırım bu yayınlar toplumun savunma mekanizmasını devreye sokup muhafazakarlığı, tutuculuğu körüklüyor ve sofuluğu arttırıyor ya da tersine kendini deşifre etmek isteyen gençlerin sayısını artıyor. Eğlence Sektörü ve Sanat Bugün birçok insan eğlence sektöründe görev yapıyor ve bazen sanat; eğlence sektörünün malzemesi olup çıkıveriyor... Eğlenmek de güzel elbet ama zaman zaman sanatı sanat olarak görmek, dinlemek ve izleyebilmek gerekiyor. Irkçılığa Karşı Müziğin Gücü... Nasıl Yani Müzik Devrimci midir? Kant bir sözünde “Sanat dile gelmeye yaklaştırır.” diyor. Gerçekten de müzik ve spor ülkelerarasında hoşgörü ve sıcaklığı pekiştirir. Mesela Edith Piaf’ın şarkıları pek çok insanı hüzünlendirebilir. Aynı şarkılarla farklı ülkelerde birçok farklı insan duygulanabilir. Kısaca müziğin kendine özgü bir dünyası vardır ve ırk, dil, din farkı gözetmeden insanları birleştirir. Yani müzik sevdadır, aşktır, dostluktur, barıştır. Kısaca (kaliteli) müzik devrimcidir. Çünkü bağnazlığı yıkar, zincirleri kırar. Ulusların ve ideolojilerin gerçekleştiremediği tek dünya idealini iyi bir şarkı kolayca gerçekleştirebilir. Beatles ve John Lennon gibi iyi müzisyenler; beyinlerde bile olsa, ırk ve din savaşlarının olmadığı, herkesin kardeş olduğu, yoksulluğun hırsızlığın adaletsizliğin bulunmadığı bir dünyayı kuruverir. Eh her şey kafada başladığına göre müzik de büyük bir devrimin habercisi gibidir. Dostluğun, barışın ve aşkın habercisi... Şu iyi, bu kötü müziktir demeyeceğim ama dünyada ve Türkiye’de, sadece eğlenmek için değil, aynı zamanda yaşadığı dünyaya sanatsal bir katkı sağlamak için de müzik yapan çok değerli müzisyenlerin var olduğunu düşündüğümü söyleyeceğim. Elbette her şeyin kolayca tüketildiği, aşkların bile günübirlik yaşandığı bir dünyada daha kalıcı ama daha büyük bir kültürel birikim gerektiren müziklere yönelmek oldukça zahmetli olabilir. Ancak yine de onları da dinlemek için biraz çaba sarf etmeliyiz. O çabayı sarf edersek müziğin yarattığı o büyük devrim gerçekleşecek ve dünyalarımız daha güzel ve daha saf olacaktır… Müziğin Gücü Üç tane notaya çok mu fazla görev yüklüyorum? Sanmam, dedim ya; mavi gözlüsü de, sarı saçlısı da, kızıl derilisi de, beyaz ırktan olanı da eğer aşık ise ve eğer yıldızların altında sevgilisiyle oturuyorsa aynı ezgi ve melodiyle duygulanabilir, farklı etnik şarkıları da dinlese aynı duygularda buluşabilir. Yani demem o ki; biz ne zaman, politikacılardan çok sanatçıları konuşmaya başlayacağız, işte o zaman güzel günler göreceğiz...
 
 
  toplam 10662 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
online Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol